Enerjinin krize dönüştüğü doğal gaz sıkıntısı, kömür rezervlerinin azalması ve su kaynaklarındaki düşüş; bizleri rüzgara ve güneşe doğru itmekte. Özellikle son yönetmeliklerle, sanayi tesislerinin elektrik ihtiyacını karşılamakta kurtarıcı olan yenilenebilir kaynakları kullanmak kaçınılmaz görünüyor.
2022 ve bundan sonraki yıllarda yenilenebilir enerji teknolojilerinin daha da gelişmesi ve depolamanın kullanıma geçmesi ile temiz enerji kullanımının artması kaçınılmaz olacaktır. Özellikle rüzgarda geliştirilen yeni tip türbinler ile düşük kapasiteli rüzgarlarda da verim elde edebilen ve büyük güçlere sahip türbinler ile az alanda daha fazla enerji üretimi yapabilen santrallerin hayata geçmesi beklentimizdir.
Bunun yanı sıra 3 tarafı denizlerle çevrili ülkemizde büyük bir potansiyel olasılığı arz eden deniz üstü rüzgar santrallerini de görmeyi arzu etmekteyiz. Denizlerimizde, nükleer santral kapasitesinde üretim yapılabilecek alanlara sahip olduğumuzu biliyoruz; fakat buradaki en önemli sorun olan trafo kapasitesi konusunun aşılması da büyük önem taşımaktadır. Büyük güçlerde kurulabilecek deniz üstü (offshore) RES’ler için bağlantıyı en yakın trafo merkezi olarak düşünmek yanıltıcı olabilmektedir. Bu santralleri büyük kentlerin trafo merkezlerine bağlayarak bu sorunun çözüme kavuşması, en akılcı çözüm olacaktır. Türkiye’nin enerjide önünü açacak deniz üstü santrallerinin kurulmasına öncelik verilmesi ivedilikle önemlidir.
Bir önemli konu da rüzgarda yaratılan ve yaratılacak istihdam konusudur. Küresel Rüzgar Enerjisi Konseyi’nin (GWEC) analizlerine göre, yenilenebilir enerjiye yapılan yatırım, fosil yakıtlara yapılan eş değer yatırımdan daha fazla istihdam yarattığı ve buna göre önümüzdeki beş yılda rüzgar enerjisinde 470 bin MW ilave kapasite ile dünya genelinde 3,3 milyondan fazla insana iş imkanı yaratılabileceği belirtilmiştir.
Uluslararası Yenilenebilir Enerji Ajansı’na göre; Çin’de 550 bin, Brezilya’da 260 bin, ABD’de 115 bin, Hindistan’da 63 bin rüzgar enerjisi çalışanının yanı sıra, Türkiye’de de 20 yılı aşan bir sürede 20 binden fazla kişinin rüzgar enerjisi sektöründe istihdam edildiği istatistikler arasındadır.
Özellikle bakım ve onarım hizmetlerinde daha da geniş bir kadronun oluşması, yerli türbin üretiminin devreye girmesi ve deniz üstü rüzgar santrallerinin de artması ile istihdamın hızla artması da kaçınılmaz olacaktır.
Kurulumu geçmişte yapılmış gün geçtikçe yaşlanmaya başlayan rüzgar santralleri için de eğitimli personel ile teknik destek verilmesi büyük önem taşımaktadır. Bu alanlarda üniversitelerin eleman yetiştirmesi, bünyelerinde rüzgar santrallerine bakım onarım ekibi yetiştiren bölümler açması çok yerinde olacaktır. Bu ara elemanlara gün geçtikçe daha da fazla ihtiyaç duyulacağı aşikardır.
Rüzgara gönül veren, ülkesine katkı sağlamak için kolları sıvayan ve pek çok sorunu çözerek santrali hayata geçiren yatırımcıların önünü açmak; gerek tesis ederken gerekse işletirken yatırımcının yanında olmak, kamu kurumlarından en büyük beklentimizdir.
2022 yılında rüzgarda yeni yatırımların peş peşe gelmesini, denizlerimizde rüzgarın türbinli esmesini ve istihdama destek verilecek eğitim yapısının kurulmasını temenni ediyor, 2022’nin rüzgar yılı olmasını ve enerjinizin hiç bitmemesini diliyorum…