‘Sanayi Yılı’ olarak ilan edilen 2022’de rüzgar enerjisinden elektrik üretimi rekorları kıran, ‘Yatırım Yılı’ olarak açıklanan 2023’te ise sektörde daha fazla ve daha hızlı yatırım yapılmasını sağlayacak faaliyetlere yoğunlaşan rüzgar enerjisi sektörü, 2024’ü ‘Rüzgarda Seferberlik Yılı’ ilan etti. Türkiye Rüzgar Enerjisi Birliği (TÜREB) Başkanı İbrahim Erden, 2024’ün rüzgar açısından ‘izinler, finansman ve rüzgar sanayisinin sürdürülebilir büyümesi’ alanlarında ‘seferberlik yılı’ olacağını söyledi.
Türkiye Rüzgar Enerjisi Birliği (TÜREB), sektörün 2023 yılı karnesi ve 2024 yılı beklentilerini değerlendirdiği TÜREB 2023 Yıl Sonu Değerlendirme Toplantısı’nı Four Seasons Otel Bosphorus’ta gerçekleştirdi. TÜREB üyesi şirketlerin üst düzey temsilcileriyle basın mensuplarının katıldığı toplantıda konuşan TÜREB Başkanı İbrahim Erden, hem Türkiye hem de dünya için oldukça zorlu geçen 2023 yılının, şebekeye kazandırılan yeni rüzgar kurulu gücü açısından istenileni veremese de Türkiye rüzgar enerjisi sektörünün yakın ve orta vade geleceği adına son derece olumlu gelişmelerle dolu olduğunu belirtti. 2023 yılı Ocak ayında açıklanan Ulusal Enerji Planı ve Hidrojen Yol Haritası’nın rüzgar da dahil olmak üzere Türkiye’nin yenilenebilir enerjideki hedeflerini açıkça ortaya koyduğunu söyleyen İbrahim Erden, plana göre Türkiye rüzgar kurulu gücünün 2035 yılında 29 bin 600 MW’a çıkarılmasının hedeflendiğini ve deniz üstü rüzgar enerjisi alanında da Türkiye’nin ilk resmi hedeflerine bu planda yer verildiğini hatırlattı.
Deniz üstü rüzgar, Çandarlı Limanı, İzmir Sanayi Kümelenmesi Projesi ve daha birçok çalışmayla etkin geçen 2023
“Sanayi Yılı olarak ilan ettiğimiz 2022’nin ardından ‘Yatırım Yılı’ olarak adlandırdığımız 2023’te de sektörde daha fazla ve daha hızlı yatırım yapılmasını sağlayacak faaliyetlere yoğunlaştık. 2024 ise rüzgarda izinler, finansman ve rüzgar sanayisinin sürdürülebilir büyümesi’ alanlarında ‘seferberlik yılı’ olacak” diyen Erden şunları kaydetti: “Cumhuriyetimizin 100. Yılı, Rüzgarın Yüz Yılı” mottosuyla çalıştık. Ayrıca rüzgarın ‘stratejik sektör’ olarak ilan edilmesi konusunda girişimlerimiz oldu. Kuruluş misyonumuz çerçevesinde ve yatırım ortamı iyileştirme hedefleri doğrultusunda özellikle Enerji ve Tabii Kaynaklar, Sanayi ve Ticaret, Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği, İçişleri ve Dışişleri Bakanlıkları ile yakından çalıştık. Sektör bilgilendirme ve paydaş toplantılarına ağırlık verdik. Yurt dışında WindEnergy Hamburg ve WindEurope Kopenhag etkinliklerinde ülkemizi geniş heyetlerle temsil ederek verimli temaslarda bulunduk. WindEurope 2026 etkinliğini ülkemize taşımak adına ilgili kamu kuruluşlarımızın da büyük desteğiyle yoğun gayretlerimiz oldu ve İstanbul, Madrid’le birlikte son ikiye kalmasına karşın müspet sonuç alamasak da ilerleyen yıllarda bu etkinliği ve diğer WindEurope etkinliklerini Türkiye’ye taşımak adına çalışmaya devam edeceğiz. Deniz üstü rüzgarla ilgili çalışmalarımızı artırdık ve bu çerçevede Shura Enerji Dönüşümü Merkezi ile iş birliği yaparak hazırladığımız ‘Deniz Üstü Rüzgar Enerjisi İhaleleri: Küresel Eğilimler ve Türkiye için Öneriler Raporumuzu’ yayınladık. Rüzgar enerjisi sektörü için bir hub olmasını ümit ettiğimiz İzmir Çandarlı Limanı ile ilgili çalışmaları yoğunlaştırdık. Bunun yanı sıra sivil bir inisiyatif ile ve Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığımızla iş birliği içerisinde geliştirdiğimiz ‘Taşeli Yenilenebilir Kaynak Alanı Projesi’ gibi bölgesel enerji projelerini öncelikle değerli kamu yöneticilerimiz ve ilgili sektör paydaşlarının bilgilerine sunduk. İzin, imar ve arazi edinim ve tahsis süreçleri; rekabetçi finansman ve finansmana erişim ve rüzgar sanayisinin verimli ve sürdürülebilir gelişimi alanlarında kamu ve özel sektör paydaşlarımızla sürekli ve yoğun şekilde çalışmalar yürüttük. AB Komisyonu, Avrupa Kültür Vakfı, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı gibi ulusal ve uluslararası kurumların çağrılarına 5 ayrı proje başvurusu ile karşılık verdik. Bu başvurularımızdan AB Komisyonu IPA-III projemiz onaylandı. Ek olarak Çandarlı Limanı ile ilgili çalışmalarımızı sürdürüyor ve Sanayi Bakanlığı’na yaptığımız ‘İzmir Sanayi Kümelenmesi’ proje başvurumuzu da çok önemsiyoruz.”
Orta Asya, Orta Doğu, Kafkasya ve Afrika ülkeleriyle rüzgarda iş birliği vurgusu
Toplantı kapsamında yapılan “Küresel Ekonomik ve Jeopolitik Gelişmelerin Uluslararası İlişkiler ve Uluslararası Enerji Politikalarımıza Etkileri” başlıklı oturuma video bağlantısı aracılığıyla katılan Türkiye’nin Avrupa Birliği Nezdindeki Daimi Temsilcisi ve Dışişleri Bakan Yardımcısı Mehmet Kemal Bozay, Türkiye’nin etrafındaki savaşlara rağmen böyle bir coğrafyada rüzgar enerjisinin konuşulabiliyor olmasının Türkiye’nin gücü ve istikrarının bir göstergesi olduğunu söyledi. Yenilenebilir enerjinin rolünün giderek arttığına değinen ve “Rüzgar enerjisinin Türkiye’nin siyasi ve ekonomik geleceğinde belirleyici unsurlardan biri olacağına yürekten kaniyim” diyen Bozay, Türkiye’nin Avrupa Birliği’nin enerji düzenlemelerine katkısı bu kadar yüksekken rüzgar da dahil olmak üzere ortaya çıkacak yeni şebekelerin neler olabileceğini konuşmak istediklerini kaydetti. “AB’nin buradaki çıkarlarını görüp anlamlı bir diyalog başlatması gerekiyor. Romanya, Bulgaristan gibi ülkelerle neler yapılabileceğine ve Karadeniz’den offshore rüzgarda nasıl faydalanabileceğimize de bakıyoruz. TÜREB’in bundan sonraki dönemde Orta Asya, Orta Doğu, Kafkasya ve Afrika ülkeleriyle rüzgarda iş birliği sürecine gireceğine de inanıyorum” diyen Mehmet Kemal Bozay, çevre konusundaki duyarlılığın da altını çizdi.
Oturumun bir diğer konuşmacısı Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı Dış İlişkiler Genel Müdürü Dr. Öztürk Selvitop da 2024’te Amerika ve AB ülkelerinde yapılacak seçim sonuçlarının yenilenebilir enerji politikalarını şekillendireceğini belirterek kaynak çeşitliliğini ve farklı kaynaklardan finansman sağlamayı hedeflediklerini dile getirdi. “Biz 2011’de yenilenebilir enerji katkı sürecini eklerken çok da eleştiri almamız rağmen 5 yıllık süreli geçici bir uygulamayla yerli sanayimizi destekledik. Yerli sanayimiz kayda değer bir seviyeye ulaşarak hem Türkiye’nin hem bölgenin enerji arz güvenliğine ve ayrıca istihdamımıza katkı yapmaya devam eder hale geldi” diyen Selvitop, Çin’in enerji dönüşümü imalatındaki yerine de dikkat çekti.
Son birkaç yıldaki gelişmeler sonrası enerji güvenliği konusundan bahsetme şeklinin değiştiğini dile getiren Dışişleri Bakanlığı Enerji ve Çok Taraflı Ulaştırma Genel Müdür Yardımcısı Burak Rende ise, “Öncelikle Çin’deki elektrifikasyon meselesini önemsemek lazım. Bu durum başta kritik mineraller olmak üzere birçok kaynağı gündeme aldı” dedi. Rende, arkasından gelen küresel salgın ve etkileri, son olarak da Ukrayna savaşıyla enerji düzleminde yaşanan gelişmelerin hissedilir hale geldiğini belirtti. “AB kendisini bu krizin ortasında buldu” değerlendirmesi yapan ve Türkiye’nin içinde bulunduğu bölgedeki savaş ve kriz durumlarına değinen Burak Rende, bu durumun Türkiye’yi ana unsur haline getirdiğini söyleyerek, “Yenilenebilir enerji bizim enerji güvenliğimizin de ana unsuru haline geliyor. Yenilenebilir enerjinin Türkiye için bir kazanım olacağını ve Türkiye’nin bu alanda ana aktörlerden biri olabileceğini düşünüyoruz. Bu da Türkiye’nin siyasi manadaki gücünü de belirleyici nitelikte olacak” dedi.
Oturumun ardından IICEC Direktörü Bora Şekip Güray da IICEC’in hazırladığı ‘Türkiye Yeşil Hidrojen Geleceği’ raporuyla ilgili özel bir sunum yaptı.