Ülkeler, enerji darboğazından çıkış için yenilenebilir enerji yatırımlarını hızlandırıyor. Başta Avrupa olmak üzere birçok ülke ise, çıkışı deniz üstü rüzgar enerjisinde görüyor. Sektör Türkiye’de politik hedef açıklanmasını beklerken, bu alanda düzenlenen etkinliklere de yenilerini ekliyor. Görüşlerini aldığımız Deniz Üstü Rüzgar Enerjisi Derneği (DÜRED) Başkanı Murat Durak, 2030-2040 yılına kadar 10 GW ile 20 GW arasında bir rakamın açıklanması gerektiğini vurgularken, “1,5 yıl önce Avrupa’nın 2030’a kadar 90 GW olan deniz üstü rüzgar hedefi, şimdi 160-170 GW’lere çıktı” diyor. DRES’lerin stratejik olarak da ele alınması gerektiğinin altını çizen Durak, Türkiye’nin çok ciddi bir potansiyeli elinde bulundurduğuna dikkat çekerek, deniz üstü rüzgarda yakın coğrafyanın üssü olmayı hedeflediklerini dile getiriyor.
lk kez düzenlenerek Türkiye’nin ve bölgenin deniz üstü enerji sektörünü İzmir’de bir araya getiren Marantech Expo’da röportaj gerçekleştirdiğimiz Denizüstü Rüzgar Enerjisi Derneği (DÜRED) Yönetim Kurulu Başkanı Murat Durak, ayrıntıları Rüzgar Enerjisi Dergisi’ne değerlendiriyor.
DÜRED’in kuruluş hikayesinden bahsedebilir misiniz?
Derneğimizi deniz üstü rüzgar enerjisinde farkındalık yaratılması gerektiğini düşündüğüm için yakın çalışma arkadaşlarımla beraber 1,5 yıl önce kurduk. Bu 1,5 yılda da böyle bir derneğin gerektiğini, sektörün buna hazır olduğunu ve istediğini gördük. Deniz üstü rüzgar enerjisi konusunda olgunluk seviyesine ulaşmış ülkelerde dahi bizim ülkemizde düzenlenen etkinlikler kadar çalışma yapılmıyor. Bu, kamuoyunun deniz üstü rüzgara karşı ilgisini gösteriyor. Deniz Üstü Rüzgar Enerjisi Santrali’nde (DRES) gerek akademik olarak gerekse sanayi olarak hazır olduğumuzu biliyorum. Özellikle İzmir ve çevresinde bulunan sanayi kümelenmesinin de DRES’le ilgili ciddi bir hareket ve beklenti içerisinde olduğunu görüyorum. Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığımıza veya diğer kamu kurumlarımıza bu tarz etkinliklerde mutlaka bir hedef açıklanması gerektiğini iletiyoruz; çünkü politik hedef, ülke olarak bizim elimizi güçlendirecek.
Politik hedef beklentinizi sürekli dile getiriyorsunuz. Ne kadarlık bir hedef açıklanması gerekiyor ve kamunun konuya yaklaşımı ne yönde?
Bu alanda uluslararası yatırımcıların dikkatini buraya çekmek; türbin, kanat, kule gibi yatırımların gündeme alınması için 2030-2040 yılına kadar 10 GW-20 GW arasında bir rakamın açıklanması lazım. Çünkü deniz üstü rüzgar enerjisinde yatırım, planlama ve proje yönetimi gibi süreçler kara üstüne göre daha uzun sürüyor. Fiyat olarak ele aldığımız zaman; kurulum maliyeti kara üstüne göre 2-2.5 katı gibi gözükse de İndirgenmiş Elektrik Üretim Maliyeti’ne (LCOE) göre bakıldığında, şu anda başa baş seviyelerde olduğu görülüyor. DRES’lere sadece elektrik üretim testleri olarak bakmamak, stratejik bir yatırım olarak ele almak gerekiyor. Özellikle Avrupa’da bazı ülkeler deniz sınırlarını, yani ülkenin kendi ulusal sınırlarını denizden çizmeye başladı. Örneğin, Almanya’nın kıyıya 90 kilometre mesafede bir DRES’i var, İngiltere de 200 kilometreye 15 GW’lik bir tahsisat yaptı. Normalde çok daha yakına yapılabilecek bu tesisler, stratejik birer hamle. İngiltere orada münhasır ekonomik bölgesinin olduğunu belirtiyor, savaş gemilerini gönderiyor. Kısaca ülke sınırlarını denizde belirliyor.
Enerji Bakanlığımız Dünya Bankası’yla bir çalışma yürütüyor, belirli bir noktaya da gelindi ve yol haritası Dünya Bankası’ndan 3-4 ay içerisinde çıkacak. Bundan sonra da bir hedef konulacak, bunu başarabildik. İsteğimiz uluslararası düzlemde ülkemizi cazip hale getirecek bir hedef ve dernek olarak bunun için çalışıyoruz.
Dernek olarak yürüttüğünüz çalışmalar hakkında bilgi verebilir misiniz?
DRES’ler sadece enerji sektörünü değil; beraberinde denizcilik sektörü, tersane sektörü ve limanları da yakından ilgilendirerek, 3-4 dev sektörü besliyor. Avrupa’da artık sadece deniz üstü rüzgar türbini üreten limanlar var çünkü; bu türbinler karayı görmüyor, limanda üretiliyor, gemiye bindirilip gönderiliyor. Dernek olarak bu farkındalığı yaratmaya çalışıyoruz. Bu çerçevede Güney Marmara Kalkınma Ajansı, Bandırma Üniversitesi ve TÜBİTAK MAM ile beraber bir Deniz üstü Rüzgar Enerjisi Eğitim Merkezi kurma çalışmalarımız devam ediyor. Yeni bir dernek olarak bunun yanı sıra, Avrupa Birliği’nde Horizon 2020’den bir proje dahil olmayı başardık: Bulgaristan’daki 5 megavat bir yüzer rüzgar türbini floating konusunun 18 paydaşından biri olduk.
Ülkemizin deniz üstü rüzgar enerjisinde sadece santralleri üretmesinden ziyade, civar ülkeleri de tedarik zincirine katmasını istiyoruz. Civar ülkelere hem ekipman hem eleman yetiştirerek; Türkiye’nin bu konuda yakın coğrafyanın ‘hub’ı olmasını hedefliyoruz. Kara üstünde bunu biraz başarabildik, deniz üstünde de başarmamız gerekiyor. Bunun için denizcilik sektörümüz, tersanelerimiz, limanlarımız, insan gücümüz, entelektüel seviyemiz yeterli seviyede. Sadece bunu biraz denize doğru çevirmek lazım. Eğer biz bunu yapmaz, kendi ülkemizle beraber civar ülkeleri de düşünmezsek tedarik zincirinde sıkıntılar olabilir. Örneğin, Karadeniz’deki bir projede yapılacak olan gemi, türbin X bir ülkeden değil, Türkiye’den gitsin. 60 kilometre sahil bandı olan bir yabancı ülke, 8.800 kilometre sahil bandı olan bir yere gelip; gemiyle, denizle ilgili bir ürün satmasın. Eğer şimdi bunun farkına varmaz ve gerekli önlemleri almazsak; başkaları bu etkilemişimi gerçekleştirir. Protokolünü imzaladığımız Karadeniz Deniz Üstü Rüzgar Enerjisi Federasyonu da bu amaca hizmet ediyor.
Deniz üstü rüzgara yönelik yatırımlar için erken olduğu eleştirileri var. Bu konu hakkında ne düşünüyorsunuz?
Kara üstü Amerika’da, Çin’de, Avrupa’da bitti de mi bu yatırımları yapıyorlar? Tüm dünya deniz üstü rüzgar hedeflerini revize ediyor. Derneğimizi 1.5 yıl önce yeni kurduğumuzda Avrupa’nın 2030’a kadar 90 GW olan deniz üstü rüzgar hedefi, şimdi 160-170 GW’lere çıktı. Kara üstü RES’ler %20-25 kapasite faktörüyle çalışır hale yeni gelebildi. Denizde bu kapasite %60-65 seviyelerinde, yani bir termik santral gibi çalışıyor. Avrupa bu enerji krizindeki boşluğu, DRES’lerle doldurmayı hedefliyor ve en büyük enerji kaynağı güvencesi olarak, DRES’leri görüyor. Deniz üstü rüzgar açısından coğrafyaları bizden biraz daha şanslı olabilir ancak bu teknolojiden geri kalamayız; çünkü bizim bört bir tarafımız rüzgarlı denizlerle çevrili. Treni kaçırmamak lazım, Marentech gibi etkinliklerle farkındalığı daha fazla artırmaya çalışıyoruz. Önümüzdeki yıllarda diğer derneklerle de iş birliği yaparak, bu tarz etkinliklere biraz daha büyük katılabiliriz.
DRES’ler Ege Denizi’ne de kurulabilir mi?
Ege’de bu işi yapabilmek için önce yüzer türbinlerin derin deniz konusunda biraz daha gelişmesi gerekiyor. Yunanistan’la aramızdaki anlaşmazlıklar da var. Önümüzdeki yıllar için hem teknoloji gelişir hem de anlaşmazlıklar son bulursa, Ege’de de çok ciddi bir potansiyel var. Belki de oraya enerji adaları kurabiliriz. Danimarka, İsveç ve Almanya bu konuda örnek işler yapıyor. Biz de bu tarz enerji adalarını Ege’de ya da Karadeniz’de neden yapmayalım. Ülkemiz çok ciddi bir kapasiteye sahip ve etrafımızda 2.000 GW’ye yakın bir potansiyel var. Bütün dünya için 4.000 GW kapasite konuşuluyor ve bizim bölgemiz neredeyse bunun yarısına sahip. Bölgemiz için de 2.000 GW yapılabilir, gerçekçi bir potansiyel.
Dr. Murat Durak kimdir?
Denizüstü Rüzgar Enerjisi Derneği (DÜRED) Başkanlığı görevini yürütüyorum. Türkiye’nin rüzgar enerjisi sektöründe çalışan ilk insanlardan birisi olarak, bu alanda master ve doktora da yaptım. 27. yılımı geçirdiğim bu sektörde, daha önce Türkiye Rüzgar Enerjisi Birliği (TÜREB) Başkanlığı görevini de üstlendim.