Türkiye rüzgar enerjisi sektörünün 2024 yılı performansını ve bundan sonraki döneme dair öngörülerini paylaşan TÜREB, rüzgar enerjisi kurulu gücüne yılın ilk yarısında 450 MW kapasite eklendiğini açıkladı. Böylelikle Türkiye’deki rüzgar enerjisi kurulu gücü Temmuz 2024 itibarıyla 12 bin 900 MW’ı aştı. EPDK’nın üzerinde çalıştığı ‘süper izin’ mekanizmasına yönelik değerlendirmelerde bulunan TÜREB Başkanı İbrahim Erden, yenilenebilir enerji yatırımlarında izin sürelerinin 12 ila 18 ayda tamamlanmasının hedeflendiğini söyledi.
Türkiye Rüzgar Enerjisi Birliği (TÜREB), 18 Temmuz 2024 tarihinde Novotel İstanbul Bosphorus’ta düzenlediği basın toplantısı ile rüzgar enerjisinin 2024 yılı ilk 6 ayındaki performansı ve bundan sonraki döneme dair öngörülerini paylaştı. Depolamalı RES’ler de dahil olmak üzere daha pek çok konunun masaya yatırıldığı toplantıda, EPDK’nın yenilenebilir enerji yatırımlarını hızlandırmak için üzerinde çalıştığı ‘süper izin’ mekanizmasına yönelik değerlendirmeler yapıldı.
Toplantıda konuşan Türkiye Rüzgar Enerjisi Birliği Başkanı İbrahim Erden, Türkiye’nin elektrik kurulu gücünde 110 bin MW’a ulaştığını söyleyerek bunun önemli bir kısmının rüzgar ve güneş enerjisinden geldiğini vurguladı. Rüzgar enerjisinde kurulu güç bakımından kötü geçen 2023 yılının nedenlerine değinen Erden, 2024 yılının ilk yarısında rüzgar enerjisi kurulu gücüne 450 MW kapasite eklendiğini açıkladı. Kurulu güç açısından rüzgar sektörünün tekrar sıçramaya geçtiğini belirten Erden, 2024 yılının 1.000 MW seviyesinde tamamlanacağını kaydetti. Gelecek yıllarda da bunun ivmelenerek artmasını beklediklerini söyleyen İbrahim Erden, Depolamalı RES’lerin yatırıma dönüşmesiyle birlikte 2026, 2027 ve 2028’de çok hızlı bir ivmelenme beklediklerini dile getirdi.
Tahsis edilen projelerde kapasitenin yatırıma dönüşmesi süreçlerinde önemli sorunlar yaşandığını belirten İbrahim Erden, “İzin süreçlerinde ÇED, teknik analiz, kamulaştırma ya da imar için pek çok kuruma gidiyoruz ve bu süreçte sorunlar yaşıyoruz. Bu sadece bizim yaşadığımız bir sorun değil, Avrupa’da da yaşanıyor. Avrupa pandemi sonrası izin süreçlerini kısaltacak ve 2 yıl ile sınırlandıracak karar aldı” açıklamasında bulundu. Erden, bu kararın Avrupa’dan alınan verilere göre türbin siparişlerini ve görüşmelerini geçmiş 2 seneye göre 1,5 kat artırdığını ve bunun da sanayi yatırımlarını oldukça hızlandırdığını belirtti.
Türkiye rüzgar enerjisi sektörü olarak, finansman ve izin süreçlerinin en çok önem verdikleri iki konu olduğunu kaydeden Erden, “Bu yılın başından bu yana Enerji Bakanlığı ve EPDK ile beraber bu konuda hem çok detaylı ve kapsamlı görüş sunarak hem de birebir toplantılar yaparak çok ciddi çalışmalar yaptık. İlerleyen ve ilerleyecek konularla rüzgar yatırımlarının önünün açılmaya çalışıldığını görüyoruz ama kanun değişikliği ihtiyacının olduğu konular var” dedi. EPDK’nın üzerinde çalıştığı ‘süper izin’ mekanizmasına yönelik değerlendirmelerde bulunan İbrahim Erden, “Orman planlaması, ÇED ve alan planlaması, imar planı gibi konularda düzenlemeler olacak; ama Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığımız bu süreyi 12 ila 18 ay ile sınırlandırmak istiyor. Bugün Türkiye’de bir projenin ortalama olarak yatırıma dönüşme süresi 4 yılı buluyor. Bu Avrupa’da 6-7 yıla çıkıyor ve özellikle Fransa gibi ülkelerde çok daha uzun olabiliyor. Biz Avrupa’dan biraz daha iyiyiz ama daha iyi olmamız bizim için önemli; çünkü ülkenin son 3 yılına bakıldığında yatırımların %75’i rüzgar ve güneşten oluşuyor” diye konuştu.
Aynı zamanda şebekeye de yatırımlar yapılması gerektiğini ve TEİAŞ’ın da bu konuda önemli çalışmaları olduğunu söyleyen Erden, ‘süper izin’ kanunun kısa süre içerisinde mecliste görüşüleceğini açıkladı.
Toplantıda sektörün tespit ettiği zorluklar ve çözüm önerileri de maddeler halinde paylaşıldı:
Devlet desteği ile damping yapılan ülkeler, Türkiye rüzgar sanayisini hem yurt içinde hem de Avrupa’da tehdit etmektedir.
Çin dışında Avrupa pazarı için en önemli rakipler Doğu Avrupa ve Kuzey Afrika ülkelerinden oluşmaktadır.
Türkiye’deki rüzgâr enerji santrallerinin kurulumlarının volatilitesi, sanayinin öngörülebilirliğini de azaltmaktadır.
YEKDEM Yerli Katkı benzeri bir mekanizma ile yerli aksam desteği sağlanması, yatırımcıları yerli aksam almaya teşvik edecek ve bu da OEM’lerin Türkiye’ye yatırım yapmasını sağlayacaktır.
Yerli aksamlar için getirilecek koruma yöntemleri, özellikle uzak doğu kaynaklı haksız rekabete karşı etkili olacaktır.
İhracatta rekabetçi olmayı sağlayacak yeni bir teşvik sistemi, yerli sektörün rekabet edebilmesine yardımcı olacaktır.
Öne çıkan diğer çözüm önerileri:
- Artan girdi fiyatlarının baskısını hafifletmek için üreticilerin finansman, vergilendirme, teşvik ve destekler konularında talepleri dikkate alınmalıdır.
- Liman, gümrük, nakliye ve transit işlemlerinin kolaylaştırılması yönünde iyileştirmeler yapılmalıdır.
- Bölgesel teşviklerin, rüzgar enerjisi sanayisinde önemli bir paya sahip olan Batı Anadolu bölgesini de kapsaması ve doğrudan enerji maliyetlerine yönelik teşviklerin getirilmesi gerekmektedir.
- Ucuz finansmana erişim kolaylaştırılmalıdır.
- Vergi muafiyeti ve teşvikler, ihracat için optimize edilmelidir (KKDF oranının düşürülmesi, kambiyo mevzuatının iyileştirilmesi vb.).
- ABD’nin uyguladığı Inflation Reduction Act (IRA) benzeri bir yasa hayata geçirilmelidir.
- Depolamalı ve öztüketim RES vb. projelerin mevzuatlarında iyileştirmeler yapılmalıdır.
- Projelerin izin süreçleri optimize edilmelidir.
- Yerli girdilerin uluslararası fiyat endekslerine uygun şekilde fiyatlandırılmaması durumunda, bu girdilerin ithal edilebilmesine olanak sağlanmalıdır.