Okyanusların %80’inin geleneksel deniz üstü rüzgar santralleri için çok derin olduğunu biliyor muydunuz?
Rüzgâr enerjisi milyonlarca kişiye sürdürülebilir elektrik sağlamada daha büyük bir rol üstlendikçe, açık denizlerde bulunan daha güçlü ve daha istikrarlı rüzgarlardan yararlanmak kritik önem taşıyor. Son yıllarda, enerjinin karaya taşınması için kritik öneme sahip yüksek voltajlı dinamik kablolardaki gelişmeler, deniz üstü rüzgar enerjisi ticareti için yeni fırsatlar yaratıyor.
Daha önce imkansız olan alanlarda rüzgar gücünden faydalanmak
Deniz üstü rüzgar enerjisinden faydalanma konusunda henüz kullanılmamış büyük bir potansiyel bulunuyor. Sabit dipli rüzgar projeleri şu anda deniz üstü rüzgar üretimine öncülük etse de, dünyadaki deniz üstü rüzgar potansiyelinin yaklaşık %80’i 60 metreden daha derin sularda bulunuyor. Bu durum elektrik iletim endüstrisi için muazzam bir zorluk teşkil ediyor.
Yine de geçtiğimiz 30 yıl boyunca deniz üstü rüzgar, enerjinin karbondan arındırılmasında önemli bir rol oynuyor. McKinsey’e göre, 2020’de 40 GW olan deniz üstü rüzgar kapasitesinin 2050’ye kadar 630 GW’a ulaşması öngörülüyor.
Dünya çapında kıyı şeridinden daha çok derin sular yaygın olduğundan, yüzer deniz üstü rüzgar türbinleri bu bölgelerin deniz üstü rüzgar enerjisinden yararlanması için önemli bir rol üstleniyor. Bu nedenle, yüzer deniz üstü rüzgar, birçok ülke ve bölgeye elektriğin karbonsuzlaştırılması için uygun bir yol sunuyor. Ancak bu enerjiyi kıyıya götürmek için denizlerin zorlu koşullarına dayanabilecek sağlam Yüksek Voltajlı (YG) dinamik kablolar gerekiyor.
Teknolojik atılımlar yüzer rüzgar santrallerine nasıl güç veriyor?
Rüzgar türbinlerini kıyı şeridinden daha uzağa yerleştirmenin birçok avantajından birini de rüzgarın gücü oluşturuyor. Daha güçlü ve tutarlı rüzgar hızları, daha güvenilir bir enerji kaynağı anlamına geliyor. Bu güçlü rüzgarı sürdürülebilir enerjiye dönüştürmek, kısmen YG dinamik kablolarındaki yeni gelişmeler ve yüzer rüzgar türbinleri ile trafo merkezi tasarımlarındaki iyileştirmeler sayesinde mümkün oluyor. Bu gelişmeler sayesinde 10 yılın sonunda Amerika Birleşik Devletleri’nin batı kıyısı, Fransa ve Güney Kore’de büyük ölçekli yüzer rüzgar santrallerinin nihayet gerçeğe dönüşmesi planlanıyor.
İhalesi yapılan ilk ticari yüzer rüzgar projesi Fransa’nın güney Brittany kıyılarında yer alıyor. Bu muazzam proje tamamlandığında dünyanın en büyük yüzer deniz üstü rüzgar santrali olacak. 250 MW’lık saha, Avrupa’nın mevcut yüzer deniz üstü rüzgar kapasitesini ikiye katlayacak. Ancak bu kilometre taşına ulaşmak için enerjinin kullanılabileceği karaya götürülmesi gerekiyor. İşte bu noktada YG dinamik iletim kabloları kritik bir rol oynuyor. Bunu yapmak için derin denizlere dayanabilen kablolar gerekiyor.
İleriye dönük yeni zorlukların üstesinden gelmek
Petrol ve gaz endüstrisi, orta gerilim elektrikli deniz altı ekipmanlarını kullanma konusunda uzun bir geçmişe sahip. Bugün, aynı felsefe deniz altı trafo merkezleri için de araştırılıyor. YG deniz altı ekipmanına geçiş hem artan voltaj hem de daha büyük boyutlar nedeniyle birçok ek zorluğu beraberinde getiriyor. Bu durum, tasarım toleransları ve su geçirmezlik için daha da katı gerekliliklerle birlikte açık denizde tasarım ve kullanım için yeni zorluklar yaratıyor. Kablolar, potansiyel trafo merkezleri ve bunların konektörleri de dahil olmak üzere tüm YG deniz altı sistemleri, uzun zaman aralıklarında önemli test ve kalifikasyon çabaları gerektiriyor. Yüksek voltajlı deniz altı ekipmanları hakkında daha fazla bilgi edindikçe genellikle yeni arıza türleri ortaya çıkıyor.
Deniz tabanına deniz altı açık deniz trafo merkezleri veya dönüştürücü istasyonları kurmak mümkün olduğunda, bu bir oyun değiştirici olacaktır. Rüzgar enerjisi üretimi için geniş yeni alanların kilidini açacak, verimliliği artıracak ve sürdürülebilir bir enerji geleceğine geçişe önemli ölçüde katkıda bulunacaktır. Örneğin, bu ilerleme elektrik ihracatının maliyet verimliliğini önemli ölçüde artıracak, sonuçta maliyetleri düşürecek ve kaynakları optimize edecektir.
Yüzer rüzgar enerjisinde kritik bağlantının kurulması
Büyük ölçüde kullanılmayan derin su alanları, yüzer rüzgar santralleri için yeni fırsatlar sunuyor. Yüzer rüzgarın geleceğinin kilit halkası, enerjiyi kıyıya taşımak için gerekli olan hayati kablolardan oluşuyor. Nexans, ticari yüzer rüzgar santrallerinin gelişimini ilerletmek için yenilikçi kablo teknolojileri ve tasarım metodolojileri geliştiriyor. Malzeme, modelleme ve yazılım geliştirme alanlarında deneyime, dinamik hibrit kablolarda uzun bir geçmişe sahip olan grubun, dinamik güç bağlantıları ve DEH sistemleri deneyimi, YG deniz altı kablo uzmanlığı ile birleştiğinde, YG dinamik kablolarının simüle edilmesine, test edilmesine, nitelendirilmesine ve üretilmesine olanak tanıyan benzersiz bir tasarım ve üretim know-how kombinasyonu sağlıyor.
2021 yılında 1.300 metre su derinliği için ilk 145 kV dinamik kabloyu geliştirerek büyük bir atılım gerçekleştiren Nexans, Jansz-lo Projesi için seçilen bu yenilikçi kablosuyla yüzer deniz üstü rüzgar projelerine öncülük ediyor.
Yüzer rüzgar santrallerinin büyümesi
Uçsuz bucaksız açık denizler, dünyanın elektriği karbonsuzlaştırma arayışında büyük bir potansiyel barındırıyor. Daha uzakta ve daha derinde bulunan yüzer rüzgar santrallerinin, iklim değişikliğiyle mücadelede giderek daha önemli bir rol oynaması bekleniyor. YG dinamik kabiliyetlerindeki büyük ilerlemeler, yüzer rüzgar santrallerinin ticari başarıya ulaşmasında kritik bir rol oynuyor. Nexans’ın çığır açan, 1.300 metreye kadar çıkabilen 145 kV dinamik kablosu, zorlu su koşullarında derin deniz projeleri için yeni fırsatlar sunuyor. Bu yenilik, ticari yüzer rüzgar santrallerin geleceği için çok önemli bir unsur olarak dikkat çekiyor.
Küresel Rüzgar Enerjisi Konseyi’nin (GWEC) Raporu’na göre, yüzer deniz üstü rüzgar pazarının 2020’lerin sonunda hızlanması, 2030’a kadar 11 GW ve 2032’ye kadar 26 GW’a kadar yükselmesi bekleniyor. 2031 yılından itibaren yüzer rüzgar santrali kurulumlarının, yıllık deniz üstü rüzgar kurulumlarının %10’undan fazlasını oluşturması öngörülüyor. Bu, deniz üstü rüzgarın genel olarak hızlı büyümesi göz önüne alındığında kayda değer bir başarı olarak öne çıkıyor. Bu büyüme, elektrik şebekelerine karbondan arındırılmış elektrik üretiminin eklenmesine, karbon emisyonlarının azaltılmasına yönelik küresel çabaların desteklenmesine ve sürdürülebilir enerji kaynaklarına geçişe önemli ölçüde katkıda bulunuyor.