Wind Europe CEO’su Giles Dickson, Rüzgar Enerjisi Dergisi’nin 40. sayısında sorularımızı yanıtladı.
Avrupa Komisyonu’nun yılda 30 GW’lık yeni hedef belirlemesini nasıl karşılıyorsunuz?
Avrupa Komisyonu’nun 55’e Uyum Paketi, Avrupa’nın iklim taahhütlerini gerçekleştirmesinde önemli bir adımdır. Geçtiğimiz yıl, Avrupa Birliği, sera gazlarını azaltmada 2030 hedefini %40’tan %55’e yükseltti. Bu hedefe ulaşmak için Komisyon 10’un üzerinde yönetmelikte değişikliğe gitti. Komisyon önerilerinde AB’nin 2030 yılı yenilenebilir enerji hedefi %32’den %40’a yükseltiliyor. Bu da AB’nin 2030 yılında, mevcut kapasiteden 180 GW fazla, 451 GW rüzgâr kapasitesine ihtiyaç duyacağı anlamına geliyor. AB’nin, şimdiden başlayarak 2030 yılına kadar her yıl 30 GW kapasitede yeni rüzgâr santrali kurması gerekiyor. Bu, rüzgâr enerjisinin genişlemesinde büyük bir hızlanma demek. Şu anda, gelecek 5 yılda, yıl başına sadece 15 GW kapasite artışı bekliyoruz. Yani, yıllık kurulumları 2 katına çıkarmaya ihtiyacımız var.
Yeni paket, Avrupa’daki rüzgâr enerjisinin ekonomik sürdürülebilirliğine nefes aldırabilir mi?
55’e Uyum Paketi tüketicilere ve yatırımcılara net bir mesaj veriyor. 2030 yılına dair yeni hedef bir iddia taşıyor, endüstrinin şimdiyle 2030 yılı arasında her yıl 30 GW kapasiteli yeni santralleri devreye alması gerekiyor. Ancak bunun için yeni rüzgâr santralleri izinlerini düzgün bir şekle getirmeliyiz. İzin kuralları halen çok karmaşık, prosedürler çok uzun ve izin işlemlerini yürütecek yeterlilikte personel eksiği bulunuyor. Tüm bunlar da gecikmelere yol açıyor. Bu, teknoloji, maliyet ya da finansman sorunu değil. Bu, izin süreçlerinin akışının sağlanması sorunu. Gelecek ihalelere katılımlarda izinleri alınmış yeterli sayıda proje olmasını güvence altına almalıyız.
Yıllık yeni hedef belirlenirken proje firmalarının maliyet faktörünü azaltacak yeni bir finansal destek kararı alındı mı?
Rüzgâr enerjisi maliyet bakımından avantajlıdır. Rüzgârın gelecekteki gelişmesi Fark Sözleşmesi (CfD) gibi gelir istikrarı sağlayan mekanizmaları gerektirmektedir. CfD’ler, sermaye maliyetini makul düzeylerde tutmak için hükümetlerin sağlayabileceği en iyi destektir. Bir sübvansiyon değildir; hükümetler ödediklerini geri alırlar. Piyasa tabanlı bir araçtır; proje ve hükümet gelirlerinde görünürlük sağlayan AB Devlet Yardımı kurallarıyla tamamen uyumludur. CfD’ler rüzgâr enerjisinin piyasa sinyallerine tepki vermesine olanak tanırlar. Negatif fiyatlar söz konusu olduğunda rüzgâr santrallerinin elektrik üretimi yapacağı saat sayılarına ilişkin kurallar, onların işletim kalıbına adapte olmasını sağlar. Elektrik fiyatları CfD fiyatından yüksek olduğunda da geliştiriciler farkı hükümete öderler.
Rüzgâr enerjisi teknolojisi maliyetlerinin düşmeye devam edeceğini tahmin ediyoruz. Kara rüzgârı maliyetinin 2030 yılında 33€/MWs olmasını bekliyoruz. Bu da bugüne göre maliyette %28 azalma anlamına geliyor. Aynı dönem içinde, offshore rüzgâr maliyetleri %44 düşerek 48€/MWs, yüzen offshore maliyeti de %65 azalarak 64€/MWs olacak. Sabit zeminli ve yüzen offshore rüzgâr maliyetlerinin 2040 yılında 30€/MWs ile 50€/MWs aralığına yaklaşmasını bekliyoruz. Maliyetteki bu azalmanın gerçekleşmesi için gerekli olan bütün değişiklikleri “55’e Uymak ve 2050’ye Hazırlanmak” adlı raporumuzda bulabilirsiniz.
Rüzgâr enerjisi sektörü pandemi sonrası dünya için iyileşme sinyalleri veriyor mu?
Avrupa Birliği, eşi benzeri görülmemiş bir İyileşme Fonu üzerinde anlaşmaya vardı. Bu fondaki paraya ulaşmak için AB üyesi devletler İyileşme ve Toparlanma Planlarını (RRP) sunmalılar. Paranın Brüksel’den ulusal başkentlere aktarılması için planlar belirli kriterleri karşılamalılar. Planlarda yeşil enerjiye geçişe %37 oranında yer verilmeli. Rüzgâr enerjisi İyileşme Fonundan faydalanacak, çünkü RRP’ler altyapılara ve bağlantı noktaları için bol para ayırıyor. Komisyon da RRP’lerin birçoğunu onayladı.