Ethan Hunter
REAC
Yönetim Kurulu Başkan Vekili
Power = ½ C ρ A V3
C: Performans Sabit Katsayısı
ρ: Hava Yoğunluğu
A: Türbin Kanatlarının Tarama Alanı
V: Rüzgâr Hızı
Fizibilite aşaması ve risk analizleri
Rüzgâr enerjisi santrallerinin hızla artan teknolojik yeniliklerinin, deniz üstü (offshore) kurulan santrallerin kapasitelerinin ve ürettikleri güçlerin, çok değil 5-7 sene öncesine nazaran inanılmaz derecede arttığını gözlemlemekteyiz. Yukarıda görülen power (güç) formülüne kısacak göz atacak olursak, rüzgâr hızındaki çok ufak bir değişimin, üretilen gücün inanılmaz bir şekilde artmasına neden olduğu anlaşılacaktır. 15mph rüzgâr hızında çalışan bir rüzgâr enerjisi santrali, aynı koşullarda ve modelde 12mph hızında çalışan santrale göre 2 kat daha fazla enerji üretecektir.
Rüzgâr enerjisi santrallerinin kurulacağı yerler olarak offshore (deniz üstü) lokasyonların seçilmeye başlanmasındaki en büyük sebep işte budur: “Rüzgâr hızındaki ufak bir artışın, güç üretimindeki devasa yansıması….”
Gezegenimizin 4/3’nün denizlerle kaplı olduğu ve denizlerde esen rüzgârların karadakine nazaran hem daha hızlı hem de çok daha sürekli olduğu düşünürülse, offshore lokasyonlar, rüzgâr enerjisi santralleri bakımından “biçilmiş kaftan” olarak görünüyor.
Fakat!
Offshore lokasyonlara kurulacak sahaların gerek kurulum gerekse işletme maliyetleri, karadakilere nazaran çok daha yüksek. Karada kurulacak bir santralin maliyetleri ortalama 2.400$/KW iken, offshore santrallerin kurulum maliyetleri 4.600$/KW’a kadar çıkabiliyor. Offshore saha dizayn ederken ve fizibilitesini yaparken yapılacak en ufak yanılmalar, kurulum ve işletme aşamasında yatırımcıyı finansal olarak “geri dönülmez” noktalara sürükleyebilmekte.
Eğitimli ve donanımlı personel gerekliliği
Karaya nazaran çok daha “sert” hava koşulları, denize kurulma ortamının beraberinde getirdiği regülasyonlar ve bakım ve onarım platformlarının da denizde kurulmuş olması, santrallerde çalışacak personelin, karada çalışan personele nazaran çok daha fazla konu başlığında eğtim almış olması ve hem fiziksel hem de psikolojik olarak kendini hazır hissetmesi gerekmekte.
Denizde yüzer bir platformun üzerine kurulmuş, 100m yükseklik üzerinde hareket eden, devasa kanatların altında, sert hava koşullarının oluşturabileceği metrelerce yükseklikteki dalgaların çarpması sonucu oluşabilecek sarsıntı ve yüklenmere maruz kalan, orta ve yüksek gerilimin bulunduğu, hidrolik ve mekanik sistemlerin “dar alanlarda” yer aldığı bir ortamda çalışabilecek personelin alacağı eğitimler, kendi yaşamı ve milyonlarca dolar tutarındaki sistemin emniyeti için hayati önem taşımakta.
REAC (Renewable Energy Academy) olarak biz, ülkemizde de gündeme gelmeye başlayan offshore enerji santralleri projelerine paralel olarak, personel eğtimi konusunda çalışmalara başlamış bulunmaktayız. Özellikle Avrupa’da bulunan çözüm ortaklarımızın bize kazandıracağı derin “offshore” deneyimleri sayesinde, ülkemizde kurulması gündemde olan offshore santrallerde çalışabilecek “%100 yerli insan gücünü” Avrupa ve Uluslararası standartlarda yetiştirmek için 2019 yılı hareket ve operasyon planlarımızı hazırlamış ve uygulanabilir hale getirmiş olduk.
Ülkemizin üç tarafının denizlerle çevrilmiş olduğu düşünüldüğünde, “denizden gelen” bu gücü değerlendirip, ülkemiz enerji kaynaklarına bir yenisini ekleyerek hem orta hem de uzun vadede, Türkiye’nin kendi bölgesinde bir “enerji üretim devi” olmasını düşünmek, hiç de hayal gibi görünmemekte.