Geçen sayıda ilk kısmı yayımlanan yazı çalışmamıza kaldığımız yerden devam ediyoruz.
Türk Hukukunda Götürü Tazminat
b. Götürü gecikme tazminatı
Türk hukukunda götürü tazminat uygulaması Anglosakson hukukunda düzenlendiği gibi açık bir şekilde düzenlenmemiştir. Bu bağlamda, 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nda (“TBK”) ceza ile götürü tazminat arasındaki farkı belirleyen bir hüküm olmadığı gibi götürü tazminatın hukuki niteliği ve özelliklerini içeren bir madde de bulunmaktadır.
TBK’nın 118. maddesi işverenin, yüklenicinin sözleşmesel yükümlülüklerini yerine getirmede gecikmesinden doğan kayıp ve zararları için tazminat talep etmeye hakkı olduğunu net bir şekilde açıklamaktadır. Ancak, söz konusu tazminat taraflar arasında doğacak bir ihtilaf veya iddiadan sonra hesaplanmalıdır. Türk mevzuatında götürü tazminatına ilişkin net bir hüküm olmamasına rağmen Yargıtay’ın, götürü tazminatı uygulanmasına izin veren bazı kararları vardır. Bu bağlamda, işveren ve yüklenici tazminat tutarını önceden belirleyebilir ve bu tutara sözleşmede yer verebilir. Bu durumda Yargıtay söz konusu tazminatı, Anglosakson hukuk sisteminde “liquidated damage” olarak adlandırılan tazminata neredeyse eşdeğer olan “götürü tazminat” veya “maktu tazminat” olarak isimlendirmektedir. Yukarıda belirtildiği gibi bu tür tazminatlar, yüklenicinin sözleşmeden doğan yükümlülüklerini yerine getirmede gecikmesi halinde işverenin uğrayabileceği tahmini zararları belirleme amacını haizdir.
Belirtmek gerekir ki Yargıtay (15. Hukuk Dairesi 6894/227), 2011’e kadar sözleşmelerdeki götürü tazminat hükümlerinin geçerliliğine ve bu hükümlerin çok uzun bir süre yürürlükte kalmasına müsaade eden bir tutuma sahipti. Bu tarihten itibaren Yargıtay’ın götürü tazminata ilişkin yaklaşımı değişmiş ve bunun Türkiye’deki uygulaması sınırlandırılmıştır. Yargıtay (15. Hukuk Dairesi, 6894/227) işverenlere yapılan götürü tazminat ödemelerinin limitsiz olmasının iyi niyete ve ahlaka aykırı olduğuna hükmetmiştir. Söz konusu kararda, götürü tazminat olarak ödeneceği belirlenen bedelin ölçüsüz bir süre boyunca devam edemeyeceği, zira bu durumda söz konusu bedelin artık tazminat olmaktan çıkacağı belirtilmiştir. Bu sebeple Yargıtay, somut olaya göre hâkimlerin götürü tazminatın tutarını belirleme hakkına sahip olmaları gerektiğine hükmetmiştir.
b. Götürü Tazminat: Tazminat veya Ceza?
Yargıtay’ın (15. Hukuk Dairesi, 88/3118) sözleşmelerdeki götürü tazminat hükümlerini geçerli addetmeye yönelik bir yaklaşımı olmasına rağmen uygulamada hâlâ götürü tazminat hükmünün cezai şart olarak mı yoksa tazminat hükmü olarak mı yorumlanacağı hususunda tereddüt edilmektedir. Bu sebeple hâkimler, Türk hukukunda götürü tazminatın sözleşmelerde uygulamasına ilişkin farklı yaklaşımlara sahiptirler. Örneğin, taraflar sözleşmede götürü tazminata ilişkin olarak bir hüküm üzerinde anlaşmış olsalar dahi hâkim, söz konusu hükmü cezai şart olarak yorumlayabileceği gibi bu durumun tam tersi de mümkün olabilmektedir. Bu konuda hâkim genellikle tarafların amaç ve niyetlerini dikkate alır. Diğer bir taraftan, götürü tazminatın uygulanmasında hâkimlerin karşılaştıkları zorluklardan biri de cezai şartın götürü tazminattan nasıl ayrılacağı hususudur. Bu sebeple, Türk hukukunda cezai şart ile götürü tazminat arasındaki farkların belirlenmesi büyük önem taşımaktadır.
Cezai şart ile götürü tazminat arasındaki temel fark zararın varlığına dayalıdır. Götürü tazminatın tahmini bir zarar olduğu göz önünde bulundurulduğunda, işverenin zarara maruz kalması; yüklenicinin yükümlülüklerini zamanında veya gerektiği gibi yerine getirmemesinden kaynaklanmalıdır (Yargıtay 11. Hukuk Dairesi, 11465/4671). Ancak, işverenin cezai şart iddiasında bulunabilmesi için, yüklenicinin sözleşmesel yükümlülüklerini zamanında veya gereği gibi yerine getirememesinden dolayı zarara uğramış olması gerekmez.
Yazının devamını okumak için lütfen buraya tıklayınız.