2021 yılının ortalarında EPDK Denetim Dairesi Başkanlığı, rüzgâr enerjisi yatırımcılarının bir kısmına soruşturma raporu göndererek savunma vermelerini istedi. Bu soruşturmanın konusu; geçmiş yıllara ait üretimlerde, lisansa kayıtlı kurulu güç ile üretilebilecek azami üretim miktarının aşılarak YEKDEM kapsamında haksız gelir edilmesinin mevzuat hükümlerine aykırılık taşıdığı ve sebepsiz zenginleşmeye neden olunduğunun belirtilmesiydi.
Şirketlerin savunma göndermelerinin ardından, Enerji Piyasası Düzenleme Kurulu şirketlere iki kurul kararı gönderdi. Bunlardan ilkinde şirketin ihtar edilmesine ve konuya ilişkin olarak hakkında yürütülen soruşturmanın sonlandırılması, ikinci kararda ise fazladan yapıldığı iddia edilen bedelin hesaplanacak faizi ile birlikte EPİAŞ tarafından tahsil edilmesine karar verildi.
EPDK kurul kararları üzerine rüzgâr enerjisi yatırımcıları kararların hukuka uyarlı olmadığını düşünerek iptali istemli davalarını Ankara idare mahkemelerinde açtılar.
Kurumun bu konuya yönelik davaya konu idari işlemlerini iki açıdan değerlendirmek gerekmektedir.
Birincisi, EPDK‘nın idari işleme konu kararı almasına; sebep, şekil, unsur, konu, amaç ve yetki açısından haiz olup olmadığıdır. Yenilenebilir Enerji Kaynakları Destekleme Mekanizmasının (YEKDEM) işletilmesi EPİAŞ tarafından yapılmaktadır. TEAİŞ’ın verilerine göre YEKDEM dâhilindeki firmalara aylık olarak ödemeler EPİAŞ tarafından gerçekleştirilmektedir.
EPDK hukuka aykırı bir durum tespiti karşısında; öncelikle Elektrik Piyasası Kanunu’nun “Yaptırımlar ve yaptırımların uygulanmasında usul” başlığı altında 16/1-b’de “Bu Kanun, ikincil mevzuat veya lisans hükümlerine, Kurul kararlarına ve talimatlara aykırı hareket edildiğinin saptanması hâlinde, aykırılığın niteliğine göre aykırılığın otuz gün içinde giderilmesi veya tekrarlanmaması ihtar edilir ve yapılan yazılı ihtara rağmen aykırı durumlarını devam ettiren veya tekrar edenlere beş yüz bin Türk Lirası idari para cezası verilir.” hükmüne göre hareket ederek öncelikle şirketlere idari para cezası verme yetkisi bulunmaktadır.
Ancak soruşturma raporlarında belirtilen fazla üretime ilişkin EPDK’nın kurul kararı ile fazla yapıldığı iddia edilen üretimlere dönük bedellerin EPİAŞ‘a faiziyle iade edilmesi yönünde aldığı kararda, ne kadar ödeme yapılacağı, bu ödeme miktarının nasıl hesaplandığı, hangi gün ve hangi saatte güç aşımı yapıldığı belirtilmemektedir. Danıştay ilke kararlarında idari işlemde açıklık (şeffaflık) ilkesini , “devletin ekonomik, siyasî, idarî ve sosyal konularda aldığı kararlara ve yaptığı uygulamalara, bireyler tarafından zamanında ve güvenilir bir biçimde erişilebilmesi” olarak tanımlanmaktadır. Ayrıca EPİAŞ’ın yatırımcıya yaptığı var ise fazla ödemenin iadesine yönelik kararı EPDK’nın almasının hukuki açıdan da tartışılması gerekmektedir.
İkinci değerlendirmemiz ise idari işlemin geriye yürümemesi prensibidir. İdari işlem ve kararların gerek geri alınması, gerekse kaldırılması konusunda en başta göz önünde tutulan esas bunların doğurduğu birel ve özgül sonuçların değişmezliğidir. Hukukun genel ilkelerinden olan bu kural, hukuki güven ve kararlılık gereğine dayanmakta, işlem ve kararların bireyler lehine meydana getirdiği durumlara riayeti zorunlu kılmaktadır. (DURAN Lütfi, İdare Hukuku Ders Notları, s. 421-422). Uyuşmazlığın ilgilisinin hilesi veya gerçek dışı beyanı ve/veya idareyi aldatması sonucu gerçekleşip gerçekleşmediği noktasına hasredilmesi gerekmektedir. Nitekim sayaç okumaları ve bu sayaca göre üretim yapılan elektriğin bedelinin ödemesi rüzgar enerjisi şirketleri tarafından yapılmamaktadır. Bu yönden yapılacak değerlendirmede, şirketlerin lisansında kayıtlı geçici kabulü yapılmış kurulu güç ile saatlik olarak gerçekleştirilebilecek azami üretim miktarının aşılarak soruşturma raporunda belirtilen fazladan gelir elde edildiği sebebine istinaden, elde edilen YEK toplam bedeli ödemelerinden hilesi veya idareyi yanıltıcı nitelikteki yanlış beyanları sonucu yararlanmadığı ortadadır. İadesi talep edilen bedellerin EPİAŞ tarafından hesaplanarak şirketlere ödendiği açık ve nettir. Şirketlerin herhangi bir hilesi veya yanıltıcı beyanının da bulunmadığı ve söz konusu işlemlerin açık hataya dayalı olarak tesis edilmediği, aksine tüm idari işlemlerin süreçlerinin idarenin katılımı ve onayıyla gerçekleştirildiği ve şirketler açısından elde edilen menfaatlerin korunması gerektiği düşünülmektedir.
Bu iki değerlendirme neticesinde; yatırımcılara gönderilen EPDK kurul kararlarına yönelik idari işlemlerin tesisinde sebep, şekil, unsur, konu, amaç ve yetki hususlarına haiz olup olmadığı ve idari işlemin geriye yürümemesi prensibine uygun hareket edilip edilmediği noktasında kalmaktadır. Bu açılardan yapılan değerlendirmelerle ilgili kurul kararlarının yargı kararları ile iptal edilebileceği düşünülmektedir.