Fatura düzenlenmemesinin alacağın tahsiline etkileri

Av.Hüseyin Alp İLKER
Fatura düzenlenmemesinin alacağın tahsiline etkileri

1. GİRİŞ

213 sayılı Vergi Usul Kanunun 229. Maddesine göre, fatura, satılan bir malın ya da ifa edilen bir hizmetin (işin) karşılığında müşterinin, malı satın alanın veya hizmet alanın borçlandığı meblağı göstermek üzere, malını (emtiayı) satan ya da hizmet ifasında bulunan kişi (tacir) tarafından müşteriye (mal satın alan veya hizmet satın alan kişiye) verilen bir belge olarak tanımlanmıştır. Yine bir faturanın düzenlenmesindeki usul ve esaslar ile faturanın düzenleme süresi vergi usul kanunun 231. Maddesinde detaylı olarak düzenlenmiştir. Bir ürün veya hizmet satışı gerçekleşiyor ise, bunun faturalandırılması zorunludur. Satışı yapan tarafların fatura düzenlemeleri gerekir. 213 sayılı Vergi Usul Kanunu 353. Maddesine göre, fatura kesilmesi ve alınması gerektiği halde, bu yükümlülüğün yerine getirilmemesi durumunda hem satışı yapan hem de satın alan tarafa cezai işlemler uygulanır; ancak fatura, akdin ifası aşaması ile ilgilidir. Fatura tek başına taraflar arasındaki sözleşmesel ilişkiyi ve alacaklının alacağının varlığını ispatlamaz. Benzer şekilde, faturanın yokluğu da alacağın yok sayılmasını gerektirmez. Bu kapsamda yazımızda, fatura düzenleme zorunluluğu ve satış yapılmasına rağmen fatura düzenlenmemesinin sonuçları incelenecektir.

2. Fatura Düzenlemesi

2.1. Fatura

Türk Ticaret Kanunumuzun fatura ve teyit mektubu başlıklı 21.maddesinde;

“(1) Ticari işletmesi bağlamında bir mal satmış, üretmiş, bir iş görmüş veya bir menfaat sağlamış olan tacirden, diğer taraf, kendisine bir fatura verilmesini ve bedeli ödenmiş ise, bunun da faturada gösterilmesini isteyebilir.

(2) Bir fatura alan kişi aldığı tarihten itibaren 8 gün içinde, faturanın içeriği hakkında bir itirazda bulunmamışsa bu içeriği kabul etmiş sayılır.

(3) Telefonla, telgrafla, herhangi bir iletişim veya bilişim aracıyla veya diğer bir teknik araçla ya da sözlü olarak kurulan sözleşmelerle yapılan açıklamaların içeriğini doğrulayan bir yazıyı alan kişi, bunu aldığı tarihten itibaren 8 gün içinde itirazda bulunmamışsa, söz konusu teyit mektubunun yapılan sözleşmeye veya açıklamalara uygun olduğunu kabul etmiş sayılır.” hükmü düzenlenmiştir.

Yukarıda yazılı madde metnine göre bir malın satımı, üretimi, bir işin yapılması veya herhangi bir şekilde bir menfaat sağlanması durumunda, bu mal veya hizmetin ya da temin edilen menfaatin alıcısı konumundaki tacir, satıcısından fatura isteyebilir.

2.2. Fatura Düzenleme Zorunluluğu

TTK m.21’de tacirin satıcısından fatura isteyebileceği belirtilerek bunun müşterinin tasarrufuna bırakılmış bir husus olduğu anlaşılabilecekse de fatura, sadece Türk Ticaret Kanunu ile değil Vergi Usul Kanunu ile de kaideleri belirtilen bir belge niteliğindedir.

Vergi Usul Kanunu’nun “Fatura Kullanma Mecburiyeti” başlıklı 232. Maddesinde belirtilen hükümlere göre,

“Birinci ve ikinci sınıf tüccarlar, kazancı basit usulde tespit edilenlerle defter tutmak mecburiyetinde olan çiftçiler:

1.Birinci ve ikinci sınıf tüccarlara;

2.Serbest meslek erbabına;

3.Kazançları basit usulde tespit olunan tüccarlara;

4.Defter tutmak mecburiyetinde olan çiftçilere;

5.Vergiden muaf esnafa.

Sattıkları emtia veya yaptıkları işler için fatura vermek ve bunlar da fatura istemek ve almak mecburiyetindedirler.

” Vergi Usul Kanunu’nun 232. Maddesinde hükümlerden anlaşılacağı üzere satıcı fatura vermek, müşteri ise fatura istemek ve almak zorundadır.

Özetle fatura, istenilmesi ihtiyari olmayan, aksine istenilmesi ve karşı tarafında vermek zorunda olduğu bir ticari vesikadır.

Faturanın satıcı tarafından verilmemesi ve buna bağlı olarak müşteri tarafından alınmaması en basit yaklaşımla kayıt dışı ekonominin varlığını göstermektedir. Müşteri tarafından ödenen para, satıcı tarafından belgelenmeyerek kayıt dışı tutulmuştur.

2.3. Fatura Düzenleme Süresi

Faturanın düzenlenmesindeki usul ve esaslar ile faturanın düzenleme süresi vergi usul kanunun 231. Maddesinde detaylı olarak düzenlenmiştir.

İlgili maddenin 5.fıkrasına göre;

“5. (Değişik: 4/12/1985-3239/20 md.) Fatura, malın teslimi veya hizmetin yapıldığı tarihten itibaren azami 7 gün içinde düzenlenir. (Ek cümle: 29/4/2021-7318/1 md.) Hazine ve Maliye Bakanlığı; mal veya hizmetin nev’i, miktarı, fiyatı, tutarı, satışın yapılma şekli, faaliyet konusu, sektör veya mükellefiyet türünü ayrı ayrı veya birlikte dikkate alarak, bu süreyi indirmeye ya da faturanın malın teslim edildiği veya hizmetin yapıldığı anda düzenlenmesi zorunluluğu getirmeye yetkilidir. Bu süreler içerisinde düzenlenmeyen faturalar hiç düzenlenmemiş sayılır.

” Bu kapsamda bir fatura, satıcı veya sağlayıcı tarafından, malın teslimi ve/veya hizmetin ifa edildiği tarihten itibaren en geç 7 gün içerisinde düzenlenmesi gerekmektedir. Bu süre zarfında düzenlenmeyen faturalar kanunen hiç düzenlenmemiş yaptırımı ile karşı karşıya kalmış olur.

2.4. Faturasız Satış Yapılması

Fatura, bir satış işlemi yapıldığının kanıtıdır. Bir nevi hem satıcı hem de satın alıcı için güven teşkil eder. İki tarafın herhangi bir anlaşmazlığı durumunda fatura, belgeleyici nitelik taşımaktadır.

Vergi Usul Kanunu’na göre düzenlenmemiş faturaların her birine özel usulsüzlük cezası kesilir.

3. Alacağın Tahsiline Etkileri

Vergi Usul Kanunu’na göre fatura düzenlenmesi zorunludur. Fatura düzenlenmemesinin sonuçları vergi hukukunda yukarıda açıkladığımız yaptırımlara tabi tutulmuştur. Faturanın alacağın varlığına değil ifasına yönelik bir belge olması sebebiyle fatura düzenlenmemesinin alacağın tahsiline etkilerinin ayrıca incelenmesi gerekmektedir.

Vergi Usul Kanunu hükümleri gereğince fatura düzenlenmesi gereken işlemlerde faturanın düzenlenmemiş olması, borcun muacceliyetini etkilemez. Diğer bir ifadeyle, mal teslim edilmiş fakat fatura henüz düzenlenmemiş de olsa, sözleşmede veya kanunda aksine bir hüküm bulunmadıkça bedel borcu muaccel olmuş sayılır. Eğer fatura düzenlenmemişse, muaccel bir borcun borçlusunun temerrüde düşürülebilmesi için vadenin türüne göre hareket edilmesi gerekir. Bunun için de Türk Borçlar Kanunu hükümlerine gidilecektir. Fatura böyle bir durumda ancak TTK m.1530 gereğince ihtarsız temerrüde neden olabilecektir. Zira TTK 1530 düzenlemesi, temelde alacaklının ihtarsız temerrütten yararlanmasını sağlamaya yönelik bir düzenlemedir.

3.1. Durumun TTK m.1530 Açısından İncelenmesi

Bu kapsamda, TTK m.1530 düzenlemesini yazımızda kısaca inceleyeceğiz. Öncelikle bu hüküm yalnızca mal ve hizmet tedariki amacıyla akdedilen sözleşmelerde, mal veya hizmet karşılığı ödenecek bedelde temerrüde düşüldüğü durumda ve iki ticari işletme arasında akdedilen sözleşmeler bakımından uygulanır.

İlgili madde, bu sözleşmeler bakımından ihtarsız temerrüde olanak sağlayan düzenlemeler içermektedir. Maddeye göre mal ve hizmet tedarikinde para borçlusunun hangi anda temerrüde düşmüş sayılacağı ve bu kapsamda alacaklının faize hak kazandığı an, tarafların sözleşmede ödeme günü veya süresi kararlaştırmış olup olmamasına göre farklılık göstermektedir.

Taraflar sözleşmede ödeme günü veya süresi kararlaştırmışlarsa borçlu, alacaklıya herhangi bir ihtarda bulunmasına gerek kalmaksızın temerrüde düşer ve sözleşmede şart edilmemiş olsa bile faize hak kazanır. Taraflar arasında akdedilen sözleşmede ödeme süresinin açık olarak kararlaştırıldığı durumlarda, kanun koyucu, alacaklının korunması amacına uygun olarak, sözleşme ile belirlenen ödeme süresi bakımından azami bir sınır öngörür. TTK m.1530/5 uyarınca ödeme süresi, faturanın veya eş değer ödeme talebinin veya mal veya hizmetin alındığı veya mal veya hizmetin gözden geçirme ve kabul usulünün tamamlandığı tarihten itibaren en fazla altmış gün olarak kararlaştırılabilir.

Taraflar mal ve hizmet tedarikinde para borcunun ödenmesine ilişkin olarak, sözleşmede ödeme günü veya süresi kararlaştırılmamış ise, TTK m. 1530/4 uyarınca borçlu fatura veya eşdeğer ödeme talebini almasından otuz gün sonra temerrüde düşer. Bu durumda, alacaklının borçluya fatura göndermesi ve borçlunun bu faturayı almasından itibaren otuz günlük sürenin sonunda” para borçlusunun ihtara gerek olmaksızın temerrüde düşeceğine yönelik düzenlemenin nasıl uygulanacağına değinmek gerekmektedir. Bu halde para borçlusu, malı teslim aldığı tarihte veya bundan itibaren otuz gün sonra değil, para alacaklısının göndereceği fatura veya eşdeğer ödeme talebinin kendisine ulaştığı tarihten itibaren otuz gün sonunda temerrüde düşmüş sayılacaktır. Faturanın veya eşdeğer ödeme talebinin, otuz gün sonra temerrüdü sağlayabilmesi için, faturanın usulüne uygun olarak düzenlenmiş olması gerekir.

3.2. Ticari İspat Vasıtası Olarak Fatura

Fatura ticari uyuşmazlıklarda delil olma özelliğine sahiptir. Faturanın ispat vasıtası olma özelliği, TTK m.21 gereğince 8 günlük sürede itiraza uğramamış olmak suretiyle içeriğinin kabul edilmiş sayılmasından ileri gelmektedir. Bu husus aksi ispat edilebilen kanuni bir karinedir. Fatura, düzenleyen aleyhine yazılı delildir. Zira, fatura ispat hukuku bakımından senet niteliğindedir ve kati delildir. Faturaya 8 gün içinde itiraz edilmemesi durumunda TTK m.21/f.2’ye göre, itiraz etmeyen kimse fatura münderecatını kabul etmiş sayılır. Bu durumda ispat yükü yer değiştirmiş olmaktadır. Fatura tanzim edende olan ispat yükü, faturaya itiraz etmeyen tarafa geçmiş olur. İtiraz edilmemek suretiyle alıcı aleyhine yazılı delil niteliği kazanan faturanın aksi ancak yazılı delille ispat edilebilir.

Faturanın ticari defter ve kayıtlarla ilişkisine de değinmek gerekir. TTK m.21, faturanın ticari defterlere geçirilmesi yükümlülüğünü getirmemiş olmakla birlikte; TTK m.64 ve 65, tacire ticari defterleri tutma ve saklama yükümlülüğü getirdiği gibi, bu defterlerin dayanağı olan belgeleri ile ticari işletmesiyle ilgili aldığı faturaları da saklama yükümlülüğü getirmiştir. Bu madde uyarınca faturaların ticari defterlere geçirilmesi zorunludur.

Ancak fatura taraflar arasındaki temel hukuki ilişkiyi ispat etmez. Fatura sadece sözleşmenin daha doğru bir ifade ile hukuki işlemin ifa safahatı ile ilgilidir. Bunun içindir ki, alacaklı taraf, faturanın tanzim edilmesine dayanak oluşturan hukuki işlemi ve faturaya konu etmiş olduğu malları borçluya teslim etmiş olduğunu ya da faturaya konu edilen hizmeti borçluya ifa etmiş olduğunu hukuka uygun deliller ile ispat etmesi gerekmektedir. Nitekim yüksek mahkeme kararları da bu yöndedir.

3.3. Örnek Yargıtay Kararları

Yargıtay 11. Hukuk Dairesi, 2012/9701 E., 2013/9199 K., 07.05.2013 Tarihli kararı;

“Taraflar arasında görülen davada … 6. Asliye Ticaret Mahkemesi’nce verilen 23.03.2012 tarih ve 2011/480-2012/42 sayılı kararın Yargıtayca incelenmesi davalı vekili tarafından istenmiş ve temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, dava dosyası için Tetkik Hakimi … tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve yine dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü: Davacı vekili, müvekkili tarafından televizyonlardan satın alınmış reklam sürelerinin davalı şirkete devrettiğini, ancak davalının bedelini ödemediğini ileri sürerek, 62.100 TL’nin temerrüt tarihinden reeskont faizi ile davalıdan tahsilini talep ve dava etmiştir. Davalı vekili, satın alınan reklam sürelerinin davacıya ödendiğini savunarak, davanın reddini istemiştir. Mahkemece, iddia, savunma ve tüm kanıtlara göre, yerel TV kanallarının cevap yazıları uyarınca iddia edilen tutarda reklam saniye miktarlarının davalı tarafından kullanıldığı, fatura düzenlenmemesinin alacak iddiasını ortadan kaldırmayacağı, sözleşme ve yerel TV cevapları uyarınca davacının 62.100 TL tutarında kullandırılan reklam saniye bedelleri alacağının bulunduğu gerekçesiyle, 62.100 TL’nin temerrüt tarihi 04.05.2011 tarihinden avans faizi ile davalıdan tahsilini talep ve dava etmiştir.

Kararı, davalı vekili temyiz etmiştir. Dava dosyası içerisindeki bilgi ve belgelere, mahkeme kararının gerekçesinde dayanılan delillerin tartışılıp, değerlendirilmesinde usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmamasına göre, davalı vekilinin tüm temyiz itirazları yerinde değildir.

SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerden dolayı, davalı vekilinin bütün temyiz itirazlarının reddiyle usul ve kanuna uygun bulunan hükmün ONANMASINA, aşağıda yazılı bakiye 3.319,50 TL temyiz ilam harcının temyiz edenden alınmasına, 07.05.2013 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.”

Yargıtay 19. Hukuk Dairesi, 2006/8086 E., 2007/2214 K., 08.03.2007 Tarihli kararı;

“Davacı vekili, taraflar arasında 18.12.2000 tarihinde imzalanan sözleşme ile davalıya mal satıldığını, sözleşmeye göre ürün bedelinin çek olarak ödendiğini, ancak fiili ödeme günleri itibari ile davalının Japon yeni bakiye kur farkı borcu oluştuğunu, alacağın tahsili için girişilen icra takibine itiraz edildiğini belirterek, itirazın iptaline, takibin devamına, % 40 icra inkar tazminatına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.

Davalı vekili, sözleşmeye istinaden müvekkilinin borcu olmadığını, sözleşmede kur farkı alacağı veya borcu çıkması durumunda karşılıklı olarak ortaya çıkacak tutar için hangi yan alacaklı çıkarsa fatura tanzim edileceği ve bunun karşılığında tahsilat yapılacağının kararlaştırıldığını, ödemenin 25.12.2000 tarihinde çeklerle yapıldığını, çeklerde vade olmadığından bankaya ibrazla bedelini tahsil imkanı bulunduğunu, bu nedenle kur farkı veya gecikme faizinden söz edilemeyeceğini bildirerek davanın reddi ile tazminata karar verilmesini talep etmiştir.

Mahkemece, inkar edilmeyen sözleşme ile davacıya kur farkı isteme hakkı verildiği, kur farkı alacağının mevcut olduğunun benimsenen bilirkişi raporundan anlaşıldığı, alacağın sözleşmeden doğması nedeniyle kur farkı talebinin faturaya bağlanmasının zorunlu olmadığı veya kur farkı faturasının düzenlenmemesinin alacağın doğumunu engeller nitelikte bulunmadığı, alacağın ödemelerin tamamlanmasından sonra istenebileceği, sözleşmede geciken ödemelere aylık % 1.5 gecikme faizi ödeneceğinin kararlaştırıldığı gerekçesiyle davanın kısmen kabulüne, davalının itirazının 619.745.23.-Japon Yeni asıl alacağa takip tarihinden itibaren aylık % 1.5 oranında faiz yürütülerek iptaline, takibin devamına, alacak likit bulunduğundan % 40 tazminat tutarı olan 3.208.80.-YTL.nin davalıdan tahsiline, şartları oluşmadığından davalının tazminat isteminin reddine karar verilmiş, hüküm davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir.

Dosyadaki yazılara kararın dayandığı delillerle gerektirici sebeplere ve özellikle kur farkı ile ilgili olarak sözleşme hükümleri gözetilerek düzenlenen oluşa ve dosya içeriğine uygun bilirkişi raporunun hükme esas alınmasında isabetsizlik bulunmamasına göre, davalı vekilinin yerinde görülmeyen bütün temyiz itirazlarının reddiyle usul ve kanuna uygun bulunan hükmün ONANMASINA, aşağıda yazılı onama harcının temyiz edenden alınmasına, 08.03.2007 gününde oybirliğiyle karar verildi.

SONUÇ

Fatura, müşteri ile satıcı arasında meydana gelen ticari ilişkiyi belgelendirmeye yarayan bir araçtır ve düzenlenmesi zorunludur. Ancak Yargı kararlarında da belirtildiği üzere; VUK’nın 231. maddesinde öngörülen sürede düzenlenmeyen faturaların, süresinde düzenlenmemesi Vergi Hukukunda belirtilen müeyyidelere tabi olup, bir faturanın süresinde düzenlenmemiş olması özel hukuk yönünden bir alacağın yok sayılmasını gerektirmez. 6. TTK m.1530’un ihtarsız temerrüt imkânı getirmeye yönelik bir düzenleme olması göz önüne alındığında, mal teslim edilmiş fakat fatura düzenlenmemiş bile olsa, sözleşmede veya Kanunda aksine bir hüküm bulunmadıkça bedel borcu muaccel olmuş sayılacaktır. Bu bakımdan, fatura düzenlenmemiş olmasının vadesi gelmiş bir alacağın borçlusunun temerrüde düşürülmesini ve takip yapılmasını engelleyici bir yönü bulunmamaktadır. Ancak borçlu temerrüde düşürülmemişse ve fatura veya eş değer ödeme talebi para borçlusu tarafından malın tesliminden veya hizmetin ifasından sonra alınmışsa TTK m.1530 hükmündeki ihtarsız temerrüt düzenlemesine yönelik süreler malın teslimi tarihinden itibaren değil fatura veya eşdeğer ödeme talebinin borçluya ulaştığı tarihten itibaren uygulanır. Diğer bir ifadeyle; para borçlusu, malı teslim aldığı tarihte veya bundan itibaren otuz gün sonra değil, para alacaklısının göndereceği fatura veya eşdeğer ödeme talebinin kendisine ulaştığı tarihten itibaren otuz gün sonunda temerrüde düşmüş sayılacaktır.

Av. Hüseyin Alp İlker
İlker&Çolak
Hukuk Bürosu
alp@iccounsellors.com

Av. Hüseyin Alp İlker kimdir?

Lisansı Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi’nde; Yüksek Lisansı Galatasaray Üniversitesi Özel Hukuk Ana Bilim Dalı’nda tamamlamıştır. Şirket danışmanlıklarının yanı sıra, rüzgâr santrali projeleri, havalimanı projeleri, hidroelektrik santral projeleri ve proje finansmanı başta olmak üzere büyük çaplı projelerin hukuki ayaklarını yürütmüş ve tamamlamıştır.

https://www.iccounsellors.com/

Bu Makaleyi Paylaş
Yorum Yap