Bilindiği üzere 2021 yılı tüm dünyada; kömür, doğal gaz ve petrol gibi enerji kaynaklarının rekor artışlara ulaştığı ve enerji krizlerinin yaşandığı bir yıl oldu…
Covid-19 salgını ile kapanmalar ve sonucunda enerjide tarihi düşüşler yaşandı, tekrar açılmanın ardından da hızla artan fosil yakıt talepleri ve bunun dalgalı seyri ile piyasalarda dengesizlikler meydana geldi.
Kömür rezervlerindeki düşüş, dünyada büyük sıkıntılara yol açtı. Örneğin, Avrupa’nın kömür yerine doğal gaz ve yenilenebilir enerji kaynaklarına yönelmesi bu kıtada enerji krizinin başlangıcı oldu. Elektrik üretiminin yaklaşık %60’ını kömürden sağlayan Çin’de de arz talep dengesizliğinden kaynaklanan enerji krizi sonucu, elektrik kesintileri uygulanmaya ve pek çok fabrikanın kapanmasına sebep oldu.
Bu gidişat ile enerji krizinin dünya ekonomisini daha da olumsuz yönde etkileyeceğini beklemekteyiz.
Enerjideki bu gelişmeler sonucunda kömür, doğal gaz ve petrol bedelleri de yükselmiş olup, daha da yükselmesi olasıdır. Bu da şirketlerin ciddi zarar görmesine, üretimin azalmasına, enerji bedellerinin yükselmesine ve dışa bağımlılığın artmasına sebep olabileceği gibi ardından enerji kesintilerini de getirebilecektir. Dışa bağımlı olarak aldığımız kömür, petrol ve doğal gazın yerine kendi ülkenizde ürettiğiniz yenilenebilir enerji çeşitlerini kullanabilmemiz; ekonomik bağımsızlığımız ve enerji devamlılığımız için büyük önem taşımaktadır. Dolayısıyla temiz ve yenilenebilir enerji kaynaklarının ülkemizin toplam tüketiminin içerisindeki payı arttıkça, fosil yakıtlara ihtiyaç da giderek azalacak ve enerji fiyatları da daha istikrarlı ve öngörülebilir bir yapıya kavuşacaktır. Bu konu sadece bugünün konusu değil, gelecek nesillere aktarım açısından da bir görevdir.
Bu süreci başarı ile yönetmek için; enerji tasarrufunun yapılması küçük bir katkı sağlayacak olmakla beraber, asıl olan yenilenebilir enerji kaynaklarının daha fazla kullanılması, kaynak bakımından zengin olan ülkemizde güneş ve rüzgar yatırımlarının artırılması büyük önem taşımaktadır. Yenilenebilir kaynak potansiyelimizin daha fazla kullanımıyla ülkemizin dışa bağımlılığı azalacak, ithalatı azaltarak belki de ihracata kadar gidecek ve enerji zenginliğimiz artacaktır. Özellikle rüzgarda büyük güçlerde kurulabilecek rüzgar yatırımları tam bir can simidi görevindedir.
Yenilenebilir santrallerin hayata geçmesi için bu süreçte trafoların ve enerji nakil hatlarının güçlendirilmesi, idari prosedürlerin azaltılması, teşviklerin ve enerji alım bedellerinin artırılması beklentileri mevcuttur. Bu şartlarda; son yıllarda hızla yatırımcıların odak noktasında olan rüzgar yatırımları daha da cazip hale gelecek, bu yatırımlar ile Türkiye enerjide refahı yakalayabilecektir.
Bunların yanı sıra vergi indirimi ve finansal konularda da devlet desteği alınabilir ise daha da teşvik edici olacaktır. Bu süreçte şu anda da gündemde olan yerli teknoloji kullanımı da hayata geçerse, maliyetler daha da düşeceği için yenilenebilir enerjide özellikle büyük kapasitelerde kurulabilecek rüzgar santrallerine yatırım yapmak daha da keyif verecektir. Bu keyif, Türkiye’nin de keyfi haline dönüşecektir.
Rüzgar yatırımlarında daha sağlıklı bir üretim yapabilmek adına ele alabileceğimiz diğer bir konu; kurulan rüzgar santrallerinden elde edilen enerjilerde meydana gelen dalgalanmaları ve üretimsiz saatleri depolama konusu ile çözüme kavuşturmaktır. Üretimin daha düzenli ve yüksek olması için de enerjide gizli güç olarak düşünülen off shore yani rüzgar santrallerinin deniz üstüne kurulmasının desteklenmesi de büyük önem taşımaktadır.
Verim açısından daha yüksek olacağı da göz önünde bulundurularak, üç tarafı denizlerle çevrili ülkemizde, rüzgarda hazır bir ivme kazanmışken hızımızı kaybetmeden Türkiye için enerjide gizli gücümüz olarak gördüğümüz deniz üstü santrallerin kullanılmasının tam zamanıdır.
Avrupa Rüzgar Enerjisi Birliği (Wind Europe) verilerine göre, Avrupa ülkelerinde Offshore RES kurulumu geçen yıl yaklaşık yüzde 38 artmış olup, Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı’nın Stratejik Planında 10 bin MW olarak açıklanan Türkiye Offshore RES potansiyeli, Wind Europe verilerine göre en az 32 bin MW’ye karşılık gelmektedir. Toplam kurulu gücümüzün üçte birini sadece Off shore RES’lerden elde edebiliriz.
Dünyanın en büyük petrol şirketlerinin bile son yıllarda deniz üstü RES projelerine yatırım yaptıklarına tanık olmaktayız.
Avrupa kıtası deniz üstü RES’lerin en büyük pazarı olmaya devam etmektedir. Fransa’nın 2035’e kadar en az 8 bin MW deniz üstü RES’i devreye alma kararı, Çin’in 2030 yılına kadar 52 bin MW kurulu güçte deniz üstü RES’i devreye alma hedeflediği, Danimarka’nın ise dünyadaki deniz üstü RES’lerin yüzde 75’ine ev sahipliği yaptığı bilinmektedir.
Son yıllarda rüzgar yatırımlarına ilginin arttığı hissedilmekte olup, görülmektedir ki dünyanın pek çok ülkesinde elektrik, tedarik, nakliye ve ulaşım gibi hizmetler için de artık yenilenebilir enerji kullanılmaya başlanmış olup kullanımının yaygınlaşması için de teşvikler verilmektedir.
Son günlerde açıklanan güneş ve rüzgar enerjisi yatırımcılarına sağlanacak vergi istisnası ve prim desteği gibi teşviklerin de yatırımlara olumlu yansıyacağı da düşünülmektedir.
Rüzgar ve güneş enerjisi yatırımlarına KDV istisnası ve gümrük vergisi muafiyeti gibi mevcut desteklerin kapsamını genişleterek, güneş ve rüzgar enerjisinden elektrik üreten lisanssız faaliyetler kapsamındaki yatırımların dördüncü bölge desteklerinden yararlanmasının bu konuda atılan olumlu bir adım olduğu ve bunu diğer teşviklerin de takip edeceği umudunu taşımaktayız.
Birleşmiş Milletler Sürdürülebilir Kalkınma Amaçları arasında fosil yakıta olan bağımlılığın azaltılmasına ve yenilenebilir enerji kullanımının artırılmasına da yer verilmekte olup; ‘Erişilebilir ve Temiz Enerji’ başlığı altında 2030 yılına kadar herkesin enerjiye erişebilmesi için güneş, rüzgâr ve termal gibi enerji kaynaklarına yatırım yapmasını öngörmektedir. Hatta farkındalık yaratmak için de 15 Haziran Dünya Rüzgâr Günü, 21 Haziran ise Dünya Güneş Günü olarak kutlanmaktadır.
Biz de enerjiye gönül verenler olarak, her yıl bir araya geldiğimiz ICCI buluşmalarında bu yıl da bir araya gelerek, enerjideki sorunları ortaya koyacak, çözümler aramaya devam edeceğiz. Her zaman olduğu gibi verimli sonuçlar elde edeceğimize dair umudumuzu hiç kaybetmedik ve kaybetmeyeceğiz.
Göknur Atalay
GY Grup Yönetim Kurulu Başkanı