Türkiye Rüzgar Enerjisi Birliği (TÜREB) Başkanı Hakan Yıldırım’la bir söyleşi gerçekleştirdik. YEKA RES-2 ve destek mekanizmalarına ilişkin bilgiler sunan Hakan Bey, 2019 yılı beklentilerini de paylaştı bizlerle.
Geçen Nisan ayında Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı tarafından YEKA RES-2 başvuruları alındı. 2017 yılı ihalelerinden sonra gerçekleştirilen ilk rüzgâr ihalesi olacak. Süreç hakkında değerlendirmelerinizi alabilir miyiz?
İlk YEKA’dan farklı olarak, her biri 250 MW’e gücünde olmak üzere belirlenen 4 farklı bağlantı bölgesine toplam 22 başvuru yapıldı. Bakanlık tarafından değerlendirme aşamasında olan başvurulara bakıldığında, toplam gücün MW’lara bölünmesi sonucunda YEKA modelinin artık orta ve büyük ölçekli yatırımcılara hitap eden bir yatırım fırsatı sunduğunu görüyoruz.
YEKA modelinde sürekliliği sağlamak için, yerli ürün kullanım karşılığı yöntemi ile ihale edilmesi durumunda, ölçeğin 250 MW yerine 100 MW ya da 50 MW’lık daha makul kapasiteli ihalelere çıkılmasının, projelerin yatırıma dönüşme oranı ve finansman kolaylığı açısından önemli olduğunu düşünmekteyiz. Ayrıca, ETKB tarafından ilan edilen alım garantisi fiyatının sabit tutulması ve yarışmanın bağlantı kapasitesi üzerinden MW bazlı fiyat artışı yöntemiyle yapılmasını önermekteyiz. YEKA projelerindeki yerlilik kriterinin basit bir tanım ve uygulama yöntemiyle gerçekleştirilmesi, sanayi atılımlarının günün şartlarına uyarlanabilmesi yönünde esneklik getirecektir.
TÜREB İstatistik Raporuna göre 2008 yılından bu yana sektörün en düşük yeni rüzgâr santrali kurulumu son iki yılda yaşandı. 2019 yılı için Türkiye rüzgâr sektöründeki büyüme beklentiniz nedir?
Birkaç yıldır küresel anlamda yaşanan ekonomik dalgalanmaların proje finans maliyetlerini artırdığını ve bu nedenle ülkemizde bazı projelerin yavaşladığını, yatırımcının, belirsizlik gördüğü alanlarda riske girmek istemediğini dolaylı olarak da kurulumların azaldığını görüyoruz. Bunun neticesinde, her yıl 1 GW kurulum hedefimizin aksine, 2017 yılında 766 MW, 2018 yılında yalnızca 497 MW güç işletmeye alındı.
Önümüzdeki dönemde aynı hedeflerin devamını başarıyla sağlamak adına, rüzgâr, Türkiye için gerek elde edilmiş uzmanlık gerekse yatırımcı ilgisi nedeniyle, en hızlı devreye alınabilecek enerji yatırımlarındandır. Rüzgâr sektöründe hızla gelişen teknolojilerin getirdiği verimlilik hem üretim kapasitesini artırmakta hem de yatırım maliyetlerini düşürmektedir. Ayrıca hızla gelişen enerji depolama teknolojisi de yenilenebilir enerji üretimlerinin baz yük ihtiyacına cevap vermesine imkân sağlamaktadır.
Rüzgâr enerjisinde her sene 1.000 MW kurulum ve 1.000 MW kapasite tahsisi hedefiyle, sektörümüzün orta ve uzun vadedeki geleceğini belirgin hale getirebilmek ve yatırımların kesintisiz devam ettirilmesi kanaatindeyiz.
TÜREB olarak 2020 yılı sonrası devreye girecek olan destekleme mekanizması ile ilgili sizin beklentiniz nedir?
Sürdürülebilir ve finanse edilebilir rüzgâr yatırımları için bir çıpa fiyatın gerekli olduğu açıktır. Mevcut YEKDEM sisteminin güncel teknoloji; maliyet; finans; coğrafya ve rüzgâr koşullarına göre düzenlenmesi ve piyasa fiyatına yakın bir noktada tanımlanması kamu menfaati ve yatırımların yapılması için gereklidir. Bu amaçla TÜREB olarak önerimiz, başa baş maliyete karşılık gelen 52,2 USD/ MWh’in bedelin çıpa olarak belirlenmesidir (örnek proje gücü 50 MW, kapasite faktörü %35, öz kaynak/borç oranı 30/70, USD kredi faiz oranı her şey dahil %9, ana yatırım maliyeti 55 milyon USD, işletme maliyeti de orman; hazine vb. izin ve sistem kullanım bedellerinin aynı kalacağı varsayımıyla 13,1 USD/MWh olarak alınmıştır). Uzun vadeli ve daha makul finansman kaynaklarına erişim için alım garantisinin 15 yıl olarak düzenlenmesini önermekteyiz.
Ayrıca yerli katkının sektördeki önemine ilişkin bilgi verebilir misiniz? Mevcut teşvikler ile rüzgâr sanayisi istenilen seviyeye ulaştı mı?
Yerli ve milli kaynaklarımızın etkin kullanımıyla enerji arz güvenliğinin sağlanması; nihai tüketicilerin elektrik maliyetlerinin düşürülmesi; karbon salınımının düşürülmesi ve yerlilik sayesinde sanayi istihdamının geliştirilmesi ve cari açığımızın en önemli sebebi olan enerji ithalatının azaltılması hedeflenmektedir. Enerjide dışa bağımlılığın azaltılmasının önemli bir unsuru da ekipmanda da dışa bağımlılığın azaltılmasıdır.
2015 yılında yürürlüğe giren Yerlilik mevzuatı ile gelişmeye başlayan rüzgâr endüstrisi sayesinde günümüzde kule; kanat; jeneratör; dişli ve dişli kutusu ile ankraj ve bağlantı elemanlarının üretimini gerçekleştiriyoruz. Bu bağlamda halihazırda kurulmuş ve gelişmiş olan yerli imalat sanayini korumak; rekabetçi olarak gelecek dönemlere taşıyabilmek adına iç pazarın canlı tutulması şarttır.
Mevcut rüzgâr sanayimizin yerli ekipman kullanımı ile her daim cazip kılınması amacıyla 2020 yılı sonrasında da ek bir fiyat desteği sunulması ve mutlaka alım garantisinden bağımsız olarak (piyasa fiyatıyla birlikte enerji satışı yapılsa dahi) işletilmesi gerekmektedir. Sanayi yatırımlarının planlama ve amortisman süreçlerini düşünerek; yerli katkı desteğinin en az 10 yıl süresince sunulması ve çıpa fiyat desteğindeki gibi USD ve/veya EUR cinsinden seçilebilmesi faydalı olacaktır.